Yurt Dışı Yatırımcı Neden Türkiye’de Gayrimenkul Alıyor?

BAŞKANDAN

Doğu-Batı ekseninde iki kıtayı birbirine bağlayan, üç kutsal dinin en önemli merkezlerini barındıran Türkiye’nin medeniyetleri buluşturma yolculuğunu en az turizm sektörü kadar sahiplenen stratejik sektörlerin başında bugün ‘gayrimenkul’ geliyor. Gayrimenkul, ülkemizin turizm değerlerini, gelişme potansiyeli taşıdığı alanları ve çekim gücüne sahip şehirlerini en iyi şekilde tanıtmayı, ülkelere göre değişen yaşam tercihlerini saptayarak bunlara uygun stratejileri belirlemeyi sağlayan en kıymetli yatırım araçlarından biri.

Yabancı yatırımcıların sadece yazlık konut satın aldığı, ağırlıkla Ortadoğulu alıcıların yatırım yaptığı bir ülke olma algısını çoktan geride bırakan Türkiye, artık Orta Asya’dan Körfez’e, Avrupa’dan Amerika’ya kadar uluslararası alıcıların yeni bir hayata başlamak, çalışmak, emekliliğini yaşamak, sağlık-eğitim hizmeti almak ve yatırım yapmak için tercih ettiği bir ülke olma konumuna erişti. GİGDER bu önemli değişimi takip eden, yöneten ve yeni hedeflerle vizyon geliştiren bir sivil toplum kuruluşu olarak yaklaşık 1.5 yıldır faaliyet gösteriyor.

Gayrimenkulde pandemi sürecinde rakip pazarlara kıyasla en az daralan ve 2021 yılının ilk çeyreğinde elde ettiği yıllık bazda yüzde 7’lik performansla OECD ülkeleri arasında en çok büyüyen ülke olan Türkiye, kısa bir süre önce temeli atılan Kanal İstanbul projesi başta olmak üzere ulaşımdan finansa, lojistikten sağlığa uzanan dev projelerle adım adım güçleniyor.

Gayrimenkulde uluslararası yatırımları ülkemize daha fazla çekmek için 2025 yılına odaklı geliştirdiğimiz yeni yol haritamızla bu gelişimin GİGDER olarak bayrak taşıyıcısı olacağız. Türkiye’nin dünya gayrimenkul piyasasında ilk 10’daki yerini ilk 5’e taşıması artık hayal değil.

Bu doğrultuda yabancıya gayrimenkul satışının dinamiklerini daha iyi anlamak amacıyla saha araştırmaları yaparak yatırımcıların eğilimleriyle ilgili analizler gerçekleştirmemiz, yeni sürdürülebilir politikaları sağlıklı belirleyebilmek açısından bize yol gösterici oldu. Rekabet ve İlham: Türkiye’de Yabancı Gayrimenkul Yatırımlarının Geleceğini İhracat Odaklı Yeniden Düşünmek’ adlı araştırmamız, ülkemizde yabancı yatırımcıların gayrimenkule ilgisini ölçen ‘ilk kapsamlı çalışma’ ve sektörümüz için kıymetli ve stratejik bir karar alma dinamiği…

Araştırmamız; yapı arz ve kalitesi, kozmopolit kültürü, yatırımcıya kendini evinde gibi hissettirmesi, yabancı dostu ekosistemi ve sağlık altyapısı ile Türkiye’nin küresel yatırımcının radarındaki en cazip gayrimenkul pazarlarının başında geldiğini gösteriyor. Ülkemizin İran, Orta Asya, Körfez ve Avrupa’ya yakın konumu da yatırımcıya ulaşmada taşıdığımız coğrafi avantajı vurguluyor.

GİGDER olarak, saha çalışmalarımızı takiben her ülkenin Türkiye ile ilgili beklentisini referans alarak ona özel tanıtım yapmaya yönelik, kapsamlı bir pazarlama kampanyası yürüteceğiz. Sadece İstanbul ve Antalya’yı değil, tatil, emeklilik, gastronomi ve sağlık gibi alanlarda ülkemizin çok farklı bölgelerini ve güzelliklerini öne çıkararak onları henüz keşfetmemiş dünya yatırımcılarıyla tanıştıracağız.

Bu önemli politikalara referans olan araştırmamıza değerli katkıları bulunan, gerek fikir aşaması gerekse hayata geçirilmesine değin geçen süreçte emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyor, çalışmamızın sektörümüz adına hayırlı bir kazanım olmasını, bize sağladığı verilerden yola çıkarak gerçekleştireceğimiz yol haritasının ülkemize yapılacak yeni yatırımlara vesile olmasını yürekten diliyorum.

Ömer Faruk AKBAL                                                                                                                                 

Yönetim Kurulu Başkanı

 

 

Yayını İndir

İngiltere Rekabet İncelemesi: İngiltere Ne Yapıyor?

ÖNSÖZ

GİGDER Araştırma ve Yayınlar Komitesi olarak, sek töre doğru ve objektif veri sağlamak amacıyla çıktığımız bu yolda, Gayrimenkul İhracat Araştırması serimizin ikinci kitabını sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. 2004 yılında yolu açılan yabancıya gayrimenkul satışında birçok konunun derinlemesine araştırılma fırsatı olmadan, akış içinde değerlendirilmek üzere yola çıkıldığını gördük. Bu yolculukta yaşanan sorunlarla yüzleşerek, çözüm arayarak,
kamu yönetiminin de olumlu katkılarıyla sektörümüz gün geçtikçe büyüdü, büyümeye de devam ediyor.

Gayrimenkul ihracatının oyuncularının ihtisas örgütü olan GİGDER öncülüğünde yürüttüğümüz sektörün kurumsallaşması ve sistemli gelişmesi çalışmalarında en çok merak edilen konulardan birisi de “Gayrimenkul ihracatını diğer ülkeler nasıl yapıyor?” sorusuydu. Çalışmalarımızın ilk ayağında, gayrimenkul ihracatında ülkemizde neyi doğru, neyi eksik yaptığımızı görmek ve ülkemizi dünya liginde nereye ve nasıl konumlandırmamız gerektiğini anlamak için rakip veya bu alanda önemli konumdaki ülkeleri de incelemek istedik. Araştırmanın başında çalışmaya
konu ülkeyi belirlerken bu alanda öne çıkan ABD, İspanya gibi çeşitli alternatifler ile birlikte İngiltere en çok dikkatimizi çeken ülke oldu. Yüksek Varlıklı Bireyler olarak çevirebileceğimiz HNWI (High Net Worth Individuals), yani milyon dolar ve üzeri sermayesi olan kişileri ülkesine en çok çeken ülke olan İngiltere’yi ilk inceleme hedefi olarak seçtik. Çünkü GİGDER olarak, HNWI olarak tanımlanan kişileri ülkemize yatırım yapmak için çekmenin, gayrimenkul ihracatında gitmemiz gereken ana hedef olduğuna inanıyoruz.

İngiltere, araştırmamızda “Doğrudan Yabancı Yatırımı” (FDI) artırmak amacıyla gayrimenkul ile her yatırımcının amacına göre özelleştirilmiş detaylı göç programlarıyla en doğru bağlamı kuran ülke olduğunu gösterdi. Yıllık 400 milyar dolar hacminde olan dünya gayrimenkul ihracatından aldığı 45 milyar dolar pay ile başlı başına büyük bir gelir kalemi yaratan, konuyu iyi anlamış, yatırımcı tipine göre detaylı göç programları sunan İngiltere, diğer rakiplerinden tamamen ayrışıyor. Ülkemize yıllık 20 milyar dolar düzenli gelir getirmek için Birleşik Krallık örneğini iyi anlamamız gerektiğini ve sektörümüzün kurumsallaşmasının zorunluluğunu bu araştırmanın en önemli
sonuçlarından birisi olarak bir kenara yazmak istiyorum.

Bu ikinci kitabımızın son bölümünde ise, ülkemizden gayrimenkul satın alan yabancıların bu alımları ile
ilgili daha niteliksel değerlendirmelerini almak için yaptığımız derinlemesine görüşmelerden çıkarımlarımıza ayırdık. Ülkemize yatırım yapanlarının beklentilerini anlatan bu son bölümde yön gösterici işaret fişekleri yer alıyor.

Keyifli okumalar diliyorum.

Bayram TEKÇE
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Araştırma ve Yayınlar Komitesi Başkanı

 

Yayını İndir

Gayrimenkul Geliştirmede Yeni Yaklaşımlar

VAHAP MUNYAR

  • Hükûmet, COVID-19 sürecini dikkate alarak, kredilerde ciddi indirimler ortaya koydu. Düşük faizli konut kredilerinin kullanıma açılmasıyla birlikte son 19 günde, 2019’un tamamından daha fazla konut kredisi kullanıldı. Bu durum, konut satışlarına da yansıyacaktır.
  • Türkiye’nin yıllardır turizm alanında bir tanıtım fonu bulunuyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile birlikte bu fon daha güçlü hâle getirildi. Bundan sonraki süreçte, işin vatandaşlık ve yatırım yönü birlikte vurgulanarak gayrimenkul firmalarının da sürece dâhil olacağı bir evreye geçileceğini düşünüyorum.
  • Sağlık altyapımız hem insan kaynağı hem de fiziki altyapı olarak ciddi anlamda gelişti. 1 milyon kişiye düşen yoğun bakım yatak sayısı Türkiye’de 50 civarında. Mesela İtalya’da bu rakam 12-13 civarında. İtalya’nın ciddi anlamda önündeyiz.
  • Pandemi döneminde tüm iş kolları uzaktan ya da evden çalışma yöntemine geçmek durumunda kaldı. Bundan sonraki dönemlerde de kimi şirketler belki de bazı birimlerini tamamen evden çalışmaya göre planlayacak.
  • Gelecek dönemde büyük ofisler küçülmeye gidecek ve penceresi açılmayan plazalar dönemi sona erecek gibi duruyor.

 

ÖMER FARUK AKBAL

  • Konut kredileri, gayrimenkul satışındaki en önemli enstrümanlardan biri. Kredilerin yüksek olduğu bir ortamda satış gerçekleştirmek istediğinizde bu sadece firmaların kendi finansları ile mümkün olabiliyor. Bu da çok sınırlı kalıyor veya tatmin edici boyuta ulaşamayabiliyor. Finansal erişimi kolaylaştırdığınızda ise gayrimenkul satışları hızla artıyor.
  • İmkânları geliştirmediğiniz sürece, insanların ev sahibi olmasını zorlaştırmış oluyorsunuz. Ancak şu an kullanımda olan konut kredisi gibi olanaklar sağlandığında, satışlarda da patlama yaşanıyor. Şu an itibarıyla bizler, bütün satış ofislerinde bu hareketliliği görüyoruz. Çünkü oran makul bir seviyeye gelince, insanlar da birikmiş enerjiyi bir an da sahaya çıkardı. Satış ofisleri doldu taştı ve inanıyorum ki ciddi manada bir stok erimesi de yaşandı. Hatta muhtemel satışların birçoğunun da şu an bankalarda kredi başvuru aşamasında olduğunu düşünüyorum. En azından bizdeki satışların birçoğu bu şekilde.
  • Konut kredisi başvuruların satışa dönmesi için başvuru değerlendirme kanallarının açık olması gerekiyor. İnanıyorum ki bu süreçte bankalar da krediyi tahsis etme noktasında özveri gösterirse, gayrimenkul alanında ciddi bir stok erimesi yaşanacak.
  • Yabancıya vatandaşlık verilmesi konusundaki genel kamu görüşüne baktığımızda, halkımızın zaman zaman, “Bu vatandaşlıkları niçin veriyoruz? Ülke pasaportunu ve Türkiye’nin imkânlarını neden dışarıya açıyoruz?” dediği oluyor. Ama dünyada dışa açık göç sektöründen en çok pay alan ülke, aynı zamanda dünyanın en büyük ekonomisi olan Amerika. Ve ikinci sırada da İngiltere geliyor. Üç, dört ve beşinci sıralarda ise Fransa, Almanya ve Uzak Doğu aksındaki ülkeler bulunuyor. Yani bu kavram öyle bir kaynak ki hiçbir kaynağınızı tüketmediği hâlde, size ciddi ek gelir ve inanılmaz bir ekonomik güç sağlıyor.
  • Dışa açık göç kavramına bakıldığında, ülkemizin ancak mütekabiliyet yasasıyla birlikte ön plana çıkmaya başladığı görülüyor. Bu da sektörümüzde var olan iki temel problemi gündeme getiriyor. Bunlardan ilki tanıtım problemi. Bu, bizlerin mikro problemi. Bir de makro problemimiz var. O da Türkiye’yi yurt dışında tanıtmak. Ne yazık ki bu konuda istenilen çalışmalar tam olarak ortaya konulamadı. Zira bu, sadece siyasete ya da özel sektöre terk edilebilecek yahut belli başlı kamu kuruluşlarının tek başına yapabileceği bir iş değil. Söz konusu durumun bir devlet politikası hâline gelmesi gerekiyor.
  • Bizler, Türkiye’ye yabancı yatırımcı çektiğimizde ya da onlara gayrimenkul sattığımızda, milliyetçiliğimizden yahut toplumsal değerlerimizden hiçbir şey kaybetmiyoruz. Aksine daha da güçleniyoruz. Bunu, tüm paydaşlarımıza doğru bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor.
  • Uluslararası göç sektöründen en çok yatırım alan ülke Amerika. Her yıl bu sektörden 100 milyar doların üzerinde pay alıyor. İngiltere’de ise rakam, bunun yarısı olarak ifade ediliyor. Dolayısıyla dünyada çok ciddi bir Pazar var. Bizler de bu pazarın sadece bir kısmına yani kısıtlı bir coğrafyaya ulaşabiliyoruz.
  • Özetle, artık sadece mülk satışını konuşmamız yetersiz kalıyor. Türkiye’de yaşamayı ve buraya yerleşmeyi özendirici çalışmalar üzerinde yoğunlaşmamız ve gayrimenkul satıcısından ibaret kalmamamız gerekiyor.
  • Gayrimenkulün dijital boyutuyla ilgili biz bir komisyon kurduk. Bu komisyonda prop tech inovasyon üzerine faaliyet gösterecek kişileri bir araya topladık. Zira gayrimenkul, dönüşümü ve teknolojiye uyumu en zor olan alanlardan. Ama teknoloji söz konusu alanı da dönüştürecek ve başka bir noktaya getirecek. Türkiye olarak geride kalmış olduğumuz belli başlı konular olmuş olsa dahi, bugün dünya ile aynı seviyede olduğumuzu görmek bize oyuna aynı çizgiden başlama imkânı sunuyor. Bu anlamda gayrimenkul teknolojisi anlamında gerçekleşecek atılımların çok isabetli olacağını öngörüyorum
  • Türkiye’nin pandemi döneminde perçinlenen sağlık sistemi başarısının, tüketici hissiyatlarını da değiştirdiğini düşünüyorum. Bugün Amerika’ya göç ettiğinizde, oradan oturum alıp belli yatırımlar yaptığınızda o ülkenin sağlık sistemini de a’dan z’ye inceleme gereği duyacaksınız. Hem kendinizin hem de ailenizin buradan alabileceği sağlık hizmetlerini ve maliyetlerini göz önüne alacaksınız. İşte bu dönemde Türkiye, sadece gayrimenkul satma derdi olmadığını, sağlık anlamında da dünyanın birçok ülkesinden daha öte noktaya geldiğini ispat etmiş oldu.
  • Pandemiden önce metrekareler ufalacak, insanlar daha erişilebilir fiyatlarla daha küçük yerlere yerleşecek beklentisindeydik. Ancak sokağa çıkma kısıtlamalarıyla beraber insanların bütün yaşam ve konfor alanları evden ibaret olmaya başladı. Bu durumda artık farklı senaryolar konuşuluyor.
  • İnsanlar, bir miktar şehir dışına taşınıp tercihlerini daha büyük bahçeli evlerden yana kullanabilir. Ama şehrin merkezinden de kopmamak adına sadece konaklama ihtiyacını giderecek kadar daha ufak metrekareleri tercih edebilirler. İmkânı olanlar için böyle gündem söz konusu olabilir.
  • Altyapı, sağlık ve eğitim gibi alanlardaki homojen dağılımın ve herkesin her yerde ulaşabileceği sosyal imkânların da sağlanmasıyla beraber tersine göç söz konusu olabilir.
  • Yabancılarda, bilhassa belli bir yaş üstü olan insanlarda hayatlarının geri kalanını sağlık hizmetlerinden maksimum istifade edebilecekleri ülkelere eğilim artışı olabilir. Doğrudan tanıtım faaliyetlerinin yoğun şekilde devam etmesi gerekiyor.
  • Yabancı vatandaşlar, özellikle de belirli bir yaşın üstünde olan insanlar, hayatlarının geri kalanını sağlık hizmetlerinden maksimum şekilde istifade edebilecekleri bir ortamda geçirmek istiyorlar. Bu nedenle sağlık sisteminin gelişmiş olduğu ülkelere eğilim artabilir.
  • Yabancılara vatandaşlık verilmesi konusunda Amerika ve İngiltere’den sonraki en büyük rakiplerimiz arasında; Tayland, Tayvan, Singapur, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler ön plana çıkacak. Ancak Türkiye bu ülkelere göre çok daha avantajlı konumda.
  • Turizmde alanında çok kuvvetli bir ekonomik güce sahibiz. Aynı zamanda dünyanın en çok turist alan ülkelerden biriyiz. Bu alanda Avrupa’da ilk sırada yer alıyoruz.
  • Türkiye, güzel bir turizm pazarı yakalamış durumda. Turist sayısı çok iyi ve ciddi de bir turizm geliri elde ediyor. Fakat bu gelirini, potansiyel bir yatırıma çevirme, satışa dönüştürme yani daha fazla katma değer elde edecek çeşitli alanlara kaydıramamış gözüküyor.
  • Pandemi sürecinde gayrimenkul firmaları olarak bizler de zaman zaman uzaktan çalışmak durumunda kaldık ve bunu büyük oranda başardık. Ofislerin ve kapalı alışveriş merkezlerinin geleceği hakkında çok kaygılıyım. Zira pandemi süreciyle birlikte bu yerlerin, koronavirüsten önceki hâllerine dönemeyeceğini düşünüyorum
  • Pandemiyle birlikte gayrimenkul satışı, cadde mağazacılığına dönüşebilir.

 

 

İNANÇ KABADAYI

  • Bilhassa 2018 sonu ve 2019 başlarında konut kredisi faiz oranları çok yüksekti. COVID-19 sonrasında ise tüketiciye, düşük faizli ve erken ödemesiz konut kredileri sunuldu. İlk olarak 0.64 faiz oranı ile bir yıl ödemesiz konut kredisi imkânı sağlayan kamu bankalarını akabinde Emlak Konut takip etti. O da 0.74 ile 0.94 arasında değişen oranlar ve iki yıl ödemesiz tutarlar ile tüketicilere çok büyük kolaylık sağladı. Tüm bu kampanyalar, kredi çok büyük bir ilgi ve alaka gördü.
  • C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın açıklamasına göre şu ana kadar 113 bin konut kredisi kullanıldı. Bunun iki avantajı var. Bir, tüketiciye yaklaşık 180 ay gibi bir süre ile yani uzun vadeli borçlanma imkânı sağlanmış oldu. İkincisi ise düşük faiz oranları ile birlikte tüketiciye ödeme kolaylığı sunuldu.
  • Konut kredisi kullanmak isteyen tüketicinin bilmesi gereken önemli bir husus var. O da şu; her banka, söz konusu kredi için belli bir bütçe hedefledi. Yani kaynaklarının bir kısmını bu alana ayırdı. O yüzden kampanyadan faydalanmak isteyen tüketicinin hızlı davranması gerekiyor. Özellikle alacağı konuta karar vermiş olan ve ön kaporasını yatırmış, nihayetinde de dairesini rezerve etmiş kişilerin, dosya ve evraklarını tamamlayıp bir an önce kredilerini tamamlamaları yerinde olacağa benziyor.
  • Bugüne kadar Ege ve Akdeniz bölgesinde; Avrupalılara, Amerikalılara, Ruslara çok yoğun şekilde gayrimenkul satıyorduk. Ama bu satışlar daha çok yazlık gibi turizm konutlarına yönelikti. Daha sonra mütekabiliyet yasasıyla beraber, daha geniş coğrafyalara hitap etmeye başladık.
  • Koronavirüs sürecinde yaşanan zorluk, mücadele edildiği takdirde firmalar için bazı avantajlar da ortaya koydu. Her şeyden önce markaların dijitalleşmesini hızlandırdı. Şu an için birçok firma, dijital satış ofisi kurdu. Bu yöntemle video konferans aracılığıyla hem yerel tüketiciye hem de yabancı müşteriye ulaşıldı.
  • Pandeminin seyrinde ciddi bir değişiklik olmazsa eylül ayından sonra uluslararası yatırımcının Türk gayrimenkul sektörüne yoğunlaşacağını düşünüyorum.
  • Her ülke, getirdiği turistin daha çok harcamasını yani ona katma değer sağlamasını istiyor. Bizim de gayrimenkuldeki ana mücadelemizin bu olması gerekiyor. Çünkü bir ülkeye mütekabiliyetle geliniyor ve burada yaşanmak isteniyorsa o ülke tercih edilen bir ülke demek oluyor.
  • Odaklanmamız gereken nokta, kalifiye insan gücünü ülkemize getirmek. Ne kadar çok nitelikli iş adamını, eğitimciyi, sanatçıyı, gazeteciyi Türkiye’ye çekebilirsek, ülke kalkınmasını o derece hızlı sağlarız. Büyük bir ekonomi olarak, dünyada söz sahibi bir ülke olma hedefimiz varsa çok uluslu bir ortam oluşturmamız çok önemli.
  • Türkiye, sağlık turizminde ciddi adımlar atmıştı. Önümüzdeki dönemde bunun daha da artacağını öngörüyorum. Türkiye’nin güçlü sağlık altyapısı kendisini dünyada ayrışacaktır. Türkiye, pandemi sürecinde ücretsiz sağlık hizmeti veren dünyadaki sayılı ülkelerden birisi.
  • Türkiye, son dönemde eğitim alanında tercih edilir bir ülke hâline geldi. Üniversitelere baktığımızda birçok uluslararası öğrencinin eğitim aldığını görüyoruz.
  • Gayrimenkulü sattığımız kişiler burada alışveriş yapıyor, iş kurup yatırım yapıyor ve çocukları da burada okuyor. Bunlar hep Türkiye’nin uzun yıllardır konuştuğumuz uzun süreli yatırımları.
  • Gayrimenkul ve sanayiye yapılan yatırımlar, Türkiye ekonomisinde uzun süre dinamizm, canlılık ve istihdam sağlayacak alanlar.
  • Önümüzdeki dönem, Türkiye’nin farklı avantajlarını ön plana çıkaracaktır. Altyapılar, havalimanları, metrolar, ulaşım yolları ve sağlık yapısı Türkiye’nin
  • Son birkaç yıldır yatay mimari ve yoğunluğu azaltılmış projelerle balkonlu evler tekrar tercih edilmeye başlandı. Siteler, yeşillik içinde yürüme alanları ve sosyal alanların olduğu sitelere yönelim olmuştu. Pandemi süreci sonrasında bu yönde yönelim çok daha fazla artacak.
  • İnternet arama motorlarına baktığımızda bahçeli, balkonlu ve teraslı ev gibi aramalarda yüzde 30-40 civarında bir artış olmuş. Önümüzdeki dönemlerde bilhassa bahçeli evler, alçak yapılaşma, villalar ve geniş balkonlu evler gibi geliştirme projelerine tüketicilerin daha çok rağbet edeceğini öngörüyorum.
  • Sağlıklı evler ve akıllı evler gibi konular önümüzdeki dönemde gündemde olacaktır. Hijyene çok daha önem verileceğini düşünüyorum. LEED veya BREEAM dediğimiz katma değerleri ortaya koyan projelere daha çok yöneleceği bir döneme gidiyoruz.
  • İstanbul’da da trendlere ve tüketicilerin taleplerine göre ürün üretmek zorundayız. İnsanlar; daha rahat yaşayabileceği, daha alçak katlı yaşam alanlarını tercih edeceği ve taze havayı daha çok ulaşabileceği projeleri tercih ediyor.
  • Pandemi ortada yokken bile ofislerde taze hava alınmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştı. Son yıllarda bizler de geliştirdiğimiz sistemler ile ofis binalarındaki her odaya, taze hava alabileceği pencereler koyduk.
  • Evden çalışma yöntemi sektörden sektöre değişen bir kavram. Bazı iş alanları evden çalışmaya daha uygun. Örneğin bizim alanımıza bakarsak, şantiyede aktif imalat yaptığımız için uzaktan çalışmamız söz konusu değil. Gayrimenkul için bu, sadece merkez ofislerde mümkün.
  • Artık uydu ofisler, paylaşımlı ofisler trend oldu. Bu yöntemin ilerleyen zamanlarda daha da artacağını düşünüyoruz. Hatta belki bazı çalışanlarımız genel müdürlüğe gelmek zorunda kalmadan oralarda çalışabilecek.

Yayını İndir

Milli Teknoloji Hamlesinin Uluslararası Gayrimenkul Piyasasına Etkisi

Ömer Faruk AKBAL

  • Türkiye’nin uluslararası gayrimenkul piyasalarından daha çok yatırım çekebilmesi adına faaliyetler gerçekleştirecek olan GİGDER hem sivil toplum kuruluşlarıyla hem de kamu kuruluşlarıyla ahenk içerisinde çalışmalar yürütmeyi hedefliyor.
  • Uluslararası gayrimenkul yatırımı, doğrudan yatırımların en az yüzde 50-60’ını oluşturan çok önemli bir kalem.

 

Mehmet Fatih KACIR

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı

 

  • Geçtiğimiz üç aylık pandemi döneminde pek çok ülke ile kıyasladığımızda Türkiye olarak başarılı bir süreç yönetimini geride bıraktık.
  • Türkiye’nin kritik teknoloji ürünlerini yerli ve millî olarak geliştirmesi ve bunları rekabetçi olarak dünya pazarlarına ihraç edebilme gücüne erişebilmesi, özellikle son birkaç yıldır gündemin üst sıralarında yer alıyor.
  • Savunma Sanayi, Türkiye’nin başarı hikâyesi yazdığı bir alan.
  • Yüzde 20’lerden yüzde 68’lere çıkan yerlilik oranıyla, kritik platformları ve onların alt sistemlerini yerlileştirme başarısı ile Türkiye, Savunma Sanayinde dünyanın dikkatini çekecek bir düzeye erişti.
  • Tam bağımsızlık, sadece Savunma Sanayinde kritik teknolojileri yerlileştirmekle elde edebileceğimiz bir şey değil. Enerjiden ulaştırmaya tarımdan sağlığa kadar tüm sektörlerde kritik ürünleri, yerli ve millî olarak geliştirme kabiliyetiniz yoksa tam bağımsızlık iddiası taşımanız bugünün dünyasında çok zor.
  • Gelişmiş kabul ettiğimiz pek çok ekonomi, aslında vatandaşlarına en temel hakları olan yaşama, sağlık imkânlarına erişim ve tedavi haklarını sunmakta maalesef büyük güçlük çekti.
  • Ülkemiz, hiçbir kritik ihtiyacının üretimi konusunda güçlük çekmedi. Gıdadan sağlık ve hijyen ürünlerine kadar neye ihtiyacı varsa onu kendi imkânlarıyla üretebilen bir Türkiye görmüş olduk.
  • Türkiye’de yaklaşık 10 firma, test kitlerini üretme ve geliştirme kabiliyetine sahip olduğunu gösterdi. Sadece bir firmamız dünyaya 1,5 milyon COVID-19 testi ihraç etti.
  • Son 15-20 yıllık dönemde kurduğumuz altyapı, bize gelecek adına ciddi bir güven veriyor. AR-GE insan kaynağı Türkiye’de bugün 172 bine yükselmiş durumda.
  • Bugün Türkiye’de bulunan 80’e yakın teknoparkta 5 bin 700 teknoloji odaklı AR-GE yapan şirketimiz var.
  • Özel sektörde 15 AR-GE personeli ya da 10 tasarım personeli çalıştıran firmalarımıza T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak AR-GE merkezi, tasarım merkezi hüviyeti kazandırıyoruz. Bugün Türkiye’de bin 600’e yakın AR-GE ve tasarım merkezimiz var.
  • Teknopark firmalarımızın ve AR-GE merkezlerimizin tamamladıkları AR-GE projelerinin sayısı 31 bini geçmiş durumda. Devam eden proje sayısı da yaklaşık 10 bin.
  • Şu anda 17 farklı ilaç, tedavi ve aşı geliştirme projesi, Bakanlığımızın ve TÜBİTAK’ın koordinasyonunda devam ediyor.
  • Türkiye, AR-GE süreçlerine özgün bir bakış açısı getirdi. Dünyada eşine az rastlanır şekilde iş bölümü, iş birliği ve veri paylaşımını öne çıkaran bir inovasyon süreci yürütüyoruz.
  • Sürecin en başında aşı, ilaç ve tedavi geliştirme aşamaları için bu konuda kabiliyeti olan ekipleri ve araştırmacıları Bakanlığımıza davet ettik. Bütün ekiplerin; aşı, ilaç ve tedavi ile ilgili kendi teknolojik yaklaşımlarını ortaya koymalarına imkân tanıyan aynı zamanda her birinin AR-GE süreçlerinde elde ettikleri verileri birbirleriyle paylaşacakları bir yönetişim platformu oluşturduk. Burada 267 deneyimli araştırmacımız, 300 stajyerimiz, 26 üniversitemiz, dokuz kamu kurumumuz, sekiz şirketimiz bir arada 17 farklı proje yürütüyor.
  • Hastalığın hızla yayıldığı ülkelerde temel ihtiyaç, solunum cihazları olarak öne çıktı. Sadece 14 günde yoğun bakım solunum cihazlarımızı seri üretimden çıkarmayı başardık. Şu anda Türkiye’de günde 250 yoğun bakım solunum cihazı üretiyoruz.
  • Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Türkiye, yoğun bakım solunum cihazı olmayan Somali’ye 10 adet solunum cihazı bağışladı.
  • Bütün dünya olarak olağan akışında belki 5-10 yılda gelinecek dijital dönüşüm seviyesini çok hızlı bir şekilde yaşamış olduk. E-ticaretten e-devlet uygulamalarına, dijital sağlık uygulamalarından uzaktan eğitime kadar pek çok alanda dijitalleşme büyük bir hız kazandı.
  • Dijital dönüşüm; ürün ve hizmetleri yerli yetkinlik, kapasite ve kaynaklarla ortaya koymaktan geçiyor. Bu işlerde yerlileşmeyi ve millîleşmeyi sağlayamazsak her daim güvenliğimiz tehdit altında olacak. Dijital dönüşümü pek çok farklı alanda desteklemeye devam edeceğiz.
  • Küresel düzeyde Türkiye’nin gayrimenkullerine olan ilgi ile Türkiye’nin sanayisine ve teknoloji şirketlerine olan ilgi elbette birlikte yükselecek. Dünyada startup’ların merkezi konumuna gelen şehirlere, teknoloji devlerinin şirketlerinin büyük ofisler açtığı insan kaynağını istihdam ettiği ülkelere dönüp baktığınızda oralarda gayrimenkullerin de bu girişimlerle birlikte değerlendiğini bu iki sürecin birbirini besleyerek cereyan ettiğini görüyoruz.
  • Türkiye büyüyecekse bütün sektörlerini büyüterek büyüyecek. Ülkeye küresel düzeyde çekilebilen gayrimenkul yatırımları, kalıcı şekilde başka alanlarla da çoklanabilecek bir sermaye girişine imkân tanıyor. Gayrimenkul yatırımı vasıtasıyla Türkiye’ye misafir kabul edilmesi, başka alanlar için yatırım çekilmesine mani olmaz. Bilakis bu durum diğer alanlar için basamak olarak görülebilir.
  • Türkiye’de gayrimenkul yatırımı yapan yabancı bir şirket ya da şahıs, ülkemizde başka yatırımlar yapmaya daha yakın.

 

Bayram TEKÇE

  • Ülkemizde AVS, Azure ve Google gibi yüksek teknolojili ve esnek yapılı cloud sunucu hizmeti içeren data center (veri merkezi) yok. KVKK gereği de müşteri datası barındıran sunucularımızı ülke içerisinde tutmalıyız. Türkiye ayrıca coğrafi olarak üç kıtanın birleştiği bir noktada bulununuyor. Bu büyük teknoloji firmalarının Frankfurt’un doğusunda, Hindistan’ın batısında data centerları (veri merkezleri yok. Burada daha hızlı internete ve esnek yapılı sunuculara ulaşmak için bu firmaların data center(veri merkezi) projesi var mı? Ya da Bakanlığımızın böyle firmaları çekmek için çalışmaları bulunuyor mu? Bir de bu soruyu geliştirmek adına şunu söylemek istiyorum. İnsanlar tatile gelirken ülkelerdeki internet hızlarını kontrol ediyorlar. Bu konuda neler yapılabilir? Bakanlığımızın çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

 

Mehmet Fatih KACIR

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı

  • Bulut servislerine yönelik çalışmaları desteklemeyi öncelikli bir alan olarak görüyoruz.
  • Ülkemizin verilerini muhafaza etme noktasında bazı tedbirleri almak vatandaşımıza karşı görevimiz. Verinin ne kadar kıymetli olduğunun hepimiz farkındayız. Zira artık verilerimiz, bize herhangi bir şeyi satmak ya da ona yönlendirmek için kullanılabiliyor. Şirketlerimizin ve vatandaşlarımızın verisinin topraklarımızda kalması noktasında ciddi bir hassasiyete sahibiz.
  • Önümüzdeki dönemde küresel şirketlerin bazılarının Türkiye’de yatırım yapacağını ümit ediyoruz. Kendileriyle bu konuda çeşitli görüşmeler de gerçekleştiriyoruz.

 

Ömer Faruk AKBAL

  • Bayram Bey de sektörümüzün öncülerinden bir tanesi. Her yıl yüzlerce, binlerce konutun yurt dışına satılması yönünde çalışmalar gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz günlerde aramızda geçen bir sohbeti de paylaşmak isterim. Bayram Bey bana, yakın zamanda İsveç’ten vatandaşlık başvurusu aldığını söyledi. Biz hep Körfez’den ve Orta Asya’dan vatandaşlık başvurusu almaya alışmışız.
  • Günümüzde Avrupalı vatandaşlar dahi Türkiye’den vatandaşlık alabilmenin yollarını arıyor. Bu da daha önce çok şahit olmadığımız ve mutlu edici bir olay.
  • Bundan 20-25 yıl önce bazı Avrupa ülkelerinin vatandaşlarına ne gibi sağlık sigortası hizmetleri sunduğunu masalsı bir şekilde dinlerdik. Şimdi son dönemde hem o tarafta işlerin öyle olmadığını gördük. Hem de biz ülke olarak o anlatılanlardan daha ileri bir noktaya geldik.
  • Türkiye’de en ileri düzeyde veri yönetimi yapılan kurumların başında T.C. Sağlık Bakanlığımız geliyor. Yani 10 yıla yakın zamandır süren veri yönetimi ve inanılmaz kuvvetli bir altyapı var. Tedavide ve tanıda çok ileri bir noktadayız. İlerde daha da iyi noktalara geleceğiz.
  • Türkiye bugün 3-4 ay öncesine göre yabancılara çok farklı bir resim vermiş oldu. Tabii onların zihnindekine göre. Vatandaşını hiç mağdur etmeyen bir devlet mekanizması kanıtlanmış oldu.
  • Objektif gözle bakan herkes Türkiye’nin insana verdiği kıymetin ve buna yönelik kurduğu sistemin ne kadar medeni, adil ve merhamete dayalı olduğunu gözlemlemektedir.

 

Ahmet Talat KARASU

  • Solunum cihazları noktasında da önemli bir başarı elde ettik. Peki yakın gelecekte günlük 250 adet düzeyine ulaştığını belirttiğiniz üretim kapasitesi ağırlıklı olarak yurtiçi ihtiyaçların karşılanmasında mı kullanılacaktır, yoksa bu konuda gereksinimi karşılayamayan ülkelere mi ihraç edilecektir?

 

Mehmet Fatih KACIR

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı

  • Yoğun bakım solunum cihazlarını üretme kararı verirken T.C. Sağlık Bakanlığımızla birlikte konuyu şöyle ele aldık. Türkiye’de bu konuda beklediğimiz bir kriz yoktu. Ancak o dönemde bu virüsün nasıl bir dalgayla yayılacağına dair bir güvencemiz de yoktu. “Her ülke önümüzdeki dönemde bu cihazlara ihtiyaç duyacak. İnşallah olmaz ama Türkiye’de de ihtiyaç duyabiliriz. Ülke olarak bu pandemiyi en az etkiyle atlatırsak dışarının ihtiyacını karşılamak için kullanırız.” Şeklinde bir düşünceyle süreci başlattık. Şu an günlük üretim kapasitemiz 250. Ay sonu ise 5 bini bulacağız.
  • Ürettiğimiz cihazların bir kısmını Türkiye için kullanabiliriz. Sağlık turizmi büyük bir alan ve ülkemiz bundan hak ettiği payı alamıyor. Ancak önümüzdeki dönem, bu durum değişecek gibi görünüyor.
  • Ürettiğimiz cihazların büyük kısmının ihraç edileceğini düşünüyorum. Daha önce bu cihazları ithal ediyorduk. Şu an ise ithal ettiğimiz fiyatın yarısından daha uygun bir maliyetle üretiyoruz. Ekonomik olarak da böyle bir değeri var.

 

Fatih ERGÜVEN

·         Avrupa ve Kuzey Amerika’dan benzer vatandaşlık talepleriyle biz de karşılaşmaya başladık. Bu çok sevindirici bir gelişme. Özellikle pandemi sürecinde Türkiye’nin sağlık alanındaki başarısı tüm dünyaya örnek oldu.

·         Döviz kazandırıcı bir sektör olmamıza rağmen herhangi bir konuda teşvike veya desteğe tabi olamıyoruz. Aslında derneğin kuruluş amaçlarından biri de bu. Sözünü ettiğim konuyla ilgili Bakanlığınızı kapsayacak herhangi bir teşvik olabilir mi?

·         Yurt dışına gayrimenkul satan bir sektör olduğumuz için satış sürecinde müşterilerimizin ülkemizi ziyaret etmesi gerekiyordu. Ancak pandemi döneminde teknoloji altyapısını kullanarak bu durumu nasıl değiştiririz? Sorusunu sormaya başladık. Yani müşterilerimizin buraya gelmesine gerek kalmadan satış gerçekleştirmenin yollarını aramaya başladık. Yabancı firmaların bu konuda geliştirdiği güzel projeler var. Bu tarz bir teknolojik yatırımın sektörümüz için faydalı olacağını düşünüyorum.

 

Mehmet Fatih KACIR

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı

  • AR-GE ve teknoloji geliştirme süreçlerinde hiçbir sektörün çerçevenin dışında olmadığını her fırsatta anlatmaya çalışıyoruz. Teknoloji ürün ve hizmetleri, tüm sektörlerde katma değer oluşturma potansiyeline sahip.
  • Ülkeler hangi alanda güçlüyse o alanlarda teknoloji hizmetlerinin geliştirilmesinin çarpan etkisi diğerlerine nazaran daha çok. Türkiye, güçlü inşaat ve gayrimenkul sektörüne sahip bir ülke. Bu kalemler adeta lokomotif sektörlerimiz. Bahsi geçen alanların teknoloji ekolojik sistemiyle iç içe olmasının Türkiye’ye kazandıracağını düşünüyorum.
  • Sanal gerçeklik yoluyla mekânların gezdirilmesi noktasında ise pek çok teknoloji firmamız çok nitelikli çözümler geliştirmiş durumda. Yeter ki siz sektör olarak onlarla iş birliği yapmak isteyin. Bize gelin, beraber çalışalım. Onlarla sizleri buluşturalım.
  • AR-GE düzeyinde geliştirilen uygulamaları ticarileştirelim ve yaygınlaştıralım.
  • Yaptığınız iş, insanlara Türkiye’de yaşama ve iş yapma fikrini pazarlamak. Dolayısıyla iş yapma, yaşama ve yatırım yapma kolaylığını geliştirecek her türlü teknoloji çözümü de işlerinizin doğal çarpanı. Siz yeter ki hedef alanlarınızı belirleyin. Gerekirse bizimle iletişime geçin ve sizler için bütün arşivimizi tarayalım.

 

Gürsel ÖNGÖREN

  • 2019’da 21,5 milyar dolarlık inşaat malzemesi ihracatımız var.
  • İhracatta en büyük hedef olarak kilo başına satış fiyatının yükselmesi için teknolojik ürünleri arzu ediyoruz.
  • Sektörde teşvik kadar teknolojik ürünlerin kullanılması da çok önemli.

 

Mehmet Fatih KACIR

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı

  • Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri inşaat sektörü. İnşaatın lokomotifi de yapı malzemeleri.
  • Önümüzdeki dönemde daha fazla önceleyeceğimiz iki şey var. Birincisi, yerli olarak rekabetçi düzeyde üretebildiğimiz ürünlerde mutlaka yerlinin tercih edilmesini sağlayıcı tedbirler almak. İkincisi de kamu yatırımlarında, alımlarında bu konuda sıkı uygulamaları hayata geçirmek.
  • Kamu alımlarında yerliliği daha ciddi düzeyde önceliklendiren bir yaklaşımı hayata geçiriyor olacağız. Bunun da bazı adımlarını attık.
  • Türkiye’de robotik alanında çalışan firmalarla inşaat sektöründe çalışan firmaları bir araya getirmeye gayret ettiğimiz bir ortak proje var.
  • Daha güzel günlere çok çalışarak varacağız.

 

Yayını İndir

COVID-19 Sonrası Turizm Trendleri ve Uluslararası Yatırımlar

Ömer Faruk AKBAL

  • Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği’nin (GİGDER) temel maksadı; uluslararası gayrimenkul yatırımcıları ile nitelikli yatırımcıları Türkiye’ye kazandırmak adına çeşitli faaliyetler yürütmektir. Türkiye’yi uluslararası yatırımların merkezi hâline getirecek çalışmaları, sivil toplum yaklaşımlarıyla ele almayı hedefliyoruz.
  • Avrupa gibi gelişmiş ekonomilerde sağlık siste minin çökmesiyle ya da orada sağlık anlamında ihtiyaç duyduğu hizmeti alamayanların travmalarıyla beraber, bundan sonraki süreçte Türki-ye’ye yönelik daha farklı bir eğilim ve talep oluşacağını düşünüyoruz.
  • Türkiye, geçtiğimiz yıl 13 milyar dolar yatırım aldı. Bunun 6 milyar dolarını uluslararası gayri-menkul satışları oluşturuyor. Normalleşme süreciyle beraber gayrimenkul için hedef olan ülkelerimiz var. Ürdün, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar ve İngiltere gibi ülkeler bunlardan bazıları.
  • Artık sağlık turizmini konuşuyorsak; Gayrimenkul yatırımını da bunun bir bileşeni olarak almamız veya bir gayrimenkul yatırımı konuşuyorsak, sağlığı bu işin vazgeçilemez bir bileşeni olarak dikkate almamız gerektiğine inanıyoruz.
  • Turizm Geliştirme Ajansı bünyesinde bir tanıtma fonu var. İnsanlara turizmi de teşvik edeceğiz ama gelin Türkiye’de bir yaşam oluşturun ve bir yatırım yapın diyoruz. Dolayısıyla bahsettiğimiz çalışma gayrimenkulü de kapsayacak şekilde tüm sektörleri de kapsasın. Hatta belki birçok kez gündemimize de geldi. Gayrimenkul yurt dışı tanıtım fonu kurulmasıyla ilgili bir talebimiz vardı. GİGDER olarak son raporumuzda da bunu paylaşmıştık.
  • Sadece katılımcı anlamında katkı sağlamak değil, ortaya konan fon anlamında ve bu fonların oluşumunda da firmaların katkı payları var. Burada katkı payı veren sektör kapsamı daha da genişletilerek bu fon yapısı büyütülebilir.
  • Gayrimenkul sektöründe ve sağlık turizminde faaliyet gösteren firmalar, hastaneler, yabancı öğrenci kaydı yapan üniversiteler ve sivil havacılık gibi sektörlerin de Turizm Geliştirme Ajansına katkı sağlayabileceğini düşünüyoruz.
  • Buradan gayrimenkul almış olan bir kişinin ülkede geçirdiği ortalama vakit 90 gün. İnsanların bu tramvayı bir süre daha atlatmaları gerekecek. Sonrasında Türkiye olarak bu süreçten daha güçlü ve avantajlı çıkacağımızı ümit ediyoruz.

 

Dr.Serdar ÇAM – T.C. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı

  • Dinamik bir ortamdayız ve bu dinamizme statik yapıyla cevap verirsek insanlar, kurumlar, işletmeler ve devletler olarak mücadelede mutlaka geri kalacağız diye düşünmek gerekir.
  • 7 milyarlık nüfusun bir anda şalteri indirmesi, ekonomik bütün dinamiklerin yavaşlatılması, en azından yüzde 50 yavaşlatılması, nüfusun büyük oranda eve hapsolması gibi adımlarla bu sürecin en az yarayla atlatılması konusunda çaba sarf edildi. İş dünyasında ekonomik alanlar daralacak. Özellikle inşaat, emlak ve yatırım alanlarında mümkün olduğunca tasarruf ve tedbir dönemi yaşanacağı gözlemleniyor.
  • Bir ucu sanala bir ucu da reel dünyaya dayanan iki aks üzerinde oturacak bir ekonomiden bahsedilebilir. Bir tarafta her yere küresel rekabet için ulaşıla-bilen dijital bir ekonomi dünyası öbür yanda ise elin toprağa değeceği bir nesnellik olması gerekecek. Ekonomi ve ticaretle ilgili girişimlerde çok iyi bir dijital dünyaya hâkimiyetin yanı sıra çok primal üretim alanlarına da devlet desteğiyle ya da kontrolüyle girilmesi söz konusu olacak.
  • Ülkelerin güvenlik politikaları çerçevesinde üretimler teşvik edilecek ve devlet kontrolünde yeni üretim alanları ortaya çıkacak. Bunların satışı ve pazar-laması noktasında da dijital bir dünya hâkimiyeti olacak.
  • Home Office mantığıyla birlikte insanlar artık ofislerinde değil. Uluslararası teşkilatların kira ve yatırım maliyetlerini düşürecek şekilde küçülmeyi ve daha az metrekarelerde yaşam alanları oluşturmayı hedefleyecekleri bir iş hayatı başlayacak.
  • Son gelişmelere bakıldığında petrolün aşırı değersizleşmesi âdeta sudan ucuz hâle dönüşmesi ve Körfez’de yeni birtakım vergilerin konması zaten giderek dezavantajlı konuma gelen gayrimenkul sektörünü daha da dezavantajlı duruma sokmuştur.
  • Türkiye, yeni ürün/hizmetleri ve uluslararası rekabete açık yetiştireceği insan kaynaklarıyla önümüzdeki üç-beş yılı avantaja dönüştürebilir.
  • Turizm, dünyada yaklaşık 3 trilyon doları aşan bir ekonomi. Etkilediği alan ise 9-10 trilyon doları buluyor. Nasip olursa 28-29 Mayıs gibi Türk Hava Yolları (THY), iç hatlarda belirli bir trafiği başlatacak. Yurt dışından bir insanın; kültür, turizm ve sanat gibi pek çok alana geçebileceği, böylece ülkemize para bırakabileceği bir sistem için çalışmalar yürütüyoruz.
  • Sınırları dikkate almayan, kültürel olarak erozyona uğradığı için kendini bir yere ait hissetmeyen ve tamamen kendi ihtiyaçlarına göre yatırım yapan yeni bir insan tiplemesiyle karşılaşacağız.
  • Avrupa’da yaşayan soydaşlarımızın çok pratik ve az bir sürede SGK primi ödemesi ile emeklilik haklarını burada saydırarak emekli olma imkânları var.
  • Turizm, dünyada etkilediği alan ise 9-10 trilyon dolarlık bir ekonomi. Yurt dışından bir insanın; kültür, turizm ve sanat gibi pek çok alana geçebileceği, böylece ülkemize para bırakabileceği bir sistem için çalışmalar yürütüyoruz.
  • Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın almış olduğu bir yönerge; yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın da dâhil olduğu bir emeklilik sistemi ve yeni açılım yapma imkânı sağladı.
  • BBC, CNN International gelip burada güzel tanıtım programları yaparak, şaşırtıcı bir şekilde bir bakıma belki kendi ülkelerini de eleştirici tanıtım çalışmaları yaparak ülkemizin çok önemli bir noktada olduğunu vurgulamış oldu. Şu an mevcut yatırımların bir şekilde ayağa kaldırılması, rehabilite edilmesi ve uyuma sokulması ile ilgili bir süreci yaşamamız gerekiyor. Turistlere, ülkemize geldiklerinde herhangi bir rahatsızlıkla karşılaşsalar bile kendi ülkelerinden daha iyi bir şekilde tedavi edebileceğimizi anlatacağız.
  • Turizm Tanıtım Ajansımız, daha yeni çalışmaya başladı ama çok hızlı gidiyor. Yönetiminde Sayın Bakanımız, bakan yardımcımız ve ilgili genel müdürümüz olmak üzere sadece üç kamu görevlisi var. Mesela bisiklet turizmiyle ilgili yıllık üç milyar dolar hedefleniyor. Bisiklet turuna gelebilecek yabancı sporcular dahi hedefleniyor. Çok niş alanlara kadar matematik kurmaya çalışıyoruz. Sektörün meselelerine vakıf olan, işi alıp götürecek olan yetkin kişilerin olması bence yeterli bir süreci başlatacaktır.
  • Biz eğer sizlerin tecrübeleriyle ve yönlendirmesiyle birtakım değişimler yaparsak eminim 65 milyar dolar dediğimiz geliri belki 100 milyar dolara çıkaracağız.
  • Gayrimenkul sektörünün meselelerine vakıf, işi alıp götürecek yetkin kişilerin varlığı, bana göre Turizm Tanıtım Ajansı’nda sürecin başlatılması için yeterli olacaktır.

Yayını İndir

Covid-19 Salgının Türkiye’de Yabancı Gayrimenkul Yatırımına Etkisi

En önde gelen ihraç kalemlerinden ve döviz kazandırıcı hizmetlerden biri olarak her geçen gün önemini  arttıran gayrimenkul sektörü, Covid-19 salgınından en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor. Birçok  açıdan küresel cazibe merkezi olan ülkemizin gayrimenkul sektörü de, salgın öncesi yabancı yatırımcılar  nezdinde özellikle belli coğrafyalarda en gözde adres durumunda bulunmaktaydı. Covid-19 günlerinde ve  sonrasında sektör olarak mevcut itibar ve gücümüzün ivme kaybetmeden devamını tesis edebilmek bu  günlerde daha da önem kazanmış durumda.

Yayını İndir